HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

 

Tedriç yasası nedir?


 

         Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden… (Ahmet Hâşim)

Her şey, bir hak ediş meselesidir. Merdivenlerin ağır ağır çıkılması da buna işaret eder. En alttaki merdiven basamağının temelini sağlam atalım ki, ondan sonra gelecek basamaklar da, en alttaki temele güvenerek yükselsinler ve ulaşılması gereken yol üzerinde güven oluştursun.

         Her şey yaşanmışlığın, tecrübenin sonucu olarak bizde edilenlerdir. Geçmişin, atalarımızın inşa ettiği, yapıladıkları üzerine, bizim bizde ettiklerimizle katacaklarımız, tedricen gidilmesi gereken yolun inceliğini düşünmemizi sağlamalıdır. Hepimizin bilmesi gereken, bu yolda, O’nun yolunda ne yapması gerektiğidir. Biz bizde, gerçek üzerinden edeceklerimiz doğrultusunda O’nun nezdinde paye alırız. Her başarının birlik üzerinden kazanılacağını düşünürsek, bireysel olarak aldığımız her paye, bütünlüğün hizmetinde kullanılacak olandır. O’nun nezdinde alınan ve bütünlüğün hizmetinde kullanılan her paye de, hak ettiği yerden atalarımızın inşasına katkıda bulunmak demektir. Bu durum bizi, bugünümüzü olduğu kadar, geçmişimizi de aklamak olur.

         İşte bu yüzdendir ki, bulunduğumuz yer, bizlerin hak ettiği noktadır. Her şey O’ndandır… O’nun yolunda O’na ancak her şeyi bilerek, her şeyi deneyimleyerek varacağızdır. Bu da tedricen, aşama aşama, hâkim olduğumuz yer de tutulduğumuzun bize göstergesidir.       

Tarık Öztürk – 13.6.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Bir şeyden, bir durumdan başka bir duruma asla durmadan derece derece geçmek demektir tedriç… Bunda sabır ve zaman önemli faktörlerdir. Varlıkların tekâmülünde aldıkları bilgileri uygulamaları için gerekli olan kanunlardan biri de tedriç yasasıdır... Hataların düzeltilmesi, vicdanın aydınlanması, melekelerin gelişmesi tedricen olur, birden bire değil… Dünyada herkes, herşey tedricen yani yavaş yavaş gelişir, olgunlaşır ki bu tedriç yasası gereğidir...

Fahire Öztekin – 13.6.2011 *ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

          Her boyut varlıklarının bir algılaması, alış kapasitesi, enerjisi ve frekansı bulunmaktadır. Nitekim üçüncü boyutta bulunan bizlerinde bir algılaması, alış kapasitesi, enerji ve frekansı bulunmakta olup, bireysel olarak yaşam ortamlarına tahammül, takat, direnç ve uyum gösterebilmemiz ancak tecrit yasaları çerçevesinde mümkün olmaktadır. Çünkü yaşamın kendisi tekâmül üzerine kurulmuştur. Yaşam denilen bu sistem, nizam ve düzende içinde yerinde saymak, ayak diretmek ve gerilemek yoktur. Bundan dolayı sürekli akış içinde olan hayatın değişim ve dönüşümüne direnen, önemsemeyen ve ayak direten insanların geride kalmalarının sonucu yabancılaşmaları, bunalımları ve intibak zorlukları bilinen bir gerçektir. Hayat hiçte kolay değildir. Ve her ne olursa olsun daima ileri atılım, uyum ve intibak içinde olmak elzemdir, zarurettir ve zorunluluktur. İleri atılım ve hamleler ise yeni enerjiler, yeni esaslar ve yeni kurallar demektir. Bundan dolayı hayatın akışı içinde sürekli karşı karşıya kaldığımız yeni enerjileri, esasları ve düzenleri ancak sindirerek, anladıkça, bilgisine vardıkça kendimize mal etmemiz ilahi sistemin bizim hayrımıza ortaya koyduğu bir yasadır. Böylelikle yaşamda sarsılmadan, zarara uğramadan tekâmülde yolumuza devam edebilmemiz mümkün olmuş ve olmaktadır.

          İlahi sistemin ezelde evrensel bir zorunluluk nedeni ile ortaya koyduğu hızlı evrim programından varlıkların kapasiteleri üzerinde maruz kalabileceği yüksek enerjilere karşı sarsılmamaları içi tedriç yasası hükmünü sürdürmektedir. Böylelikle insanların hızlı evrim programları sonucu liyakatleri, kapasite ve bilinçleri üzerinde maruz kaldıkları enerjileri hazmedebilmeleri, anlayabilmeleri ve bilincine varabilmeleri zaman süreçlerine yayılmıştır. Tekâmül olarak farklılıklar arz eden insanların topluca maruz kaldıkları yüksek enerjiler karşısında dağılmamaları, birlikte oluşturdukları toplumsal yaşamları devam ettirebilmeleri bu şekilde mümkün olabilmektedir.

Orhan Yarat – 15.6.2011 *ruhsalboyut.com*