TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU

 


Yüce mekanizmanın insanları serbest bırakması ne demektir?


 

Yüce Mekanizmanın insanları serbest bırakması veya bırakmamasının ne demek olduğunu anlamak için çocuklarımıza karşı olan tavrımıza bakmak lazımdır. Çünkü insana yaratılışı itibarile verilen akıl, muhakeme yeteneği, mantık ve düşünce gücü Yüce Mekanizmanın insanla olan ilişkisini anlayacak ve şuuru ölçüsünde bunu çocuklarına, sorumlu olduğu hizmet alanına uygulayacak bir işleyiş özelliğinde yapılandırılmıştır.

Olgun, sevgi ve bilgi ile davranan, Ruhsal Yasalara uyma gayreti içinde olan, kısaca şuurlu bir insan çocuklarına, öğrencilerine veya hizmet alanı içindeki kişilere nasıl davranır? Yaşı küçükse, bilmiyorsa, bilgi verir, anlamıyorsa başka konularla oyalayarak yanlış işe girişmesini önler, yine olmuyorsa yasaklar koyar, hala ısrar ediyorsa ve eylem telafisi imkânsız bir durum yaratmayacaksa serbest bırakır. Ve sonuçta "ben sana hasta olursun demedim mi? Düşersin demedim mi? Sınıfta kalırsın demedim mi?" der. Çünkü insan bilgiyi kullanarak kısa yoldan, deneyip sonucu görerek uzun yoldan şuurlanan bir varlıktır. İnsan dışarıdan zorlanarak asla şuurca gelişemez. Çocuk veya gencin hala ısrar ettiği yanlış iş kendine ve çevresine büyük bir zarar verecekse o zaman gözünün yaşına bakılmaz ve önlenir ki o çocuk, o genç ileride bu önlemeden dolayı teşekkür edecektir.

Gerçek anne baba, gerçek öğretmen, çevredeki gerçek yetişkin kişiler insana çocukluk, gençlik döneminde bu yasaya uyarak hizmet eder.

Ya kişi yeteri kadar yaş ve bilgi sahibi olduğu halde ve ikazlara, ricalara rağmen egosu ile yanlışta ısrar ediyorsa ne olur? Çok üzülerek de olsa "Ne halin varsa gör!" denmez mi?

Yüce Mekanizmanın insanla olan ilişkisi de budur. Yüce Mekanizma, insanlığa şuurca yükselmesi için ilahi yasalar çerçevesinde büyük bir doğruluk ve sevgi ile çok yönlü bir eğitim hizmeti vermektedir. Bu hizmet bir programdır ve her program gibi zamanla sınırlıdır ve zaman bitmiştir. Bu şu demektir: Günümüz insanlığı çocukluk dönemini bitirmiştir. İnsanlığın Kemâl Devri'ni yaşamaktayız. Her türlü doğru bilgi elimizin altındadır. Ne var ki teknolojik ilerleme ile birlikte insanın kibiri, zulmü artmış, gerçeği bile bile inkâra sapmıştır. İnsanlık tarihinde bildiğimiz ve bilmediğimiz zamanlarda ne yazık ki bu durum defalarca yaşanmıştır ve sonuçları hepimiz için malumdur. Halen Yüce Mekanizmadan çok sayıda inanç gruplarına verilen bilgilerle, bir takım konularda artık serbest bırakıldığımıza işaret edilerek günümüz insanlığı için de benzer sonuçların haberini vermektedir.

Şimdi bazı insanlar diyecektir ki, "ama ben kötü bir şey yapmamıştım ki". Kötülüğe karşı durmamak, cesaretsizliği nedenile kötülüğün aracılığını yapmak aslında çoğumuzun yaptığı kötülüktür. Kötülük bu sayede yaşıyor. Tüketim çılgınlığı, zaman israfı, zamanı boş şeylerle geçirmek, zihni boş şeylerle doldurmak, düşünmemek, hizmetten kaçınmak, paylaşmamak, kendini beğenmek, yalan söylemek, içi başka dışı başka bir yaşam sürmek, çıkarı için iyiden ve doğrudan uzaklaşmak ve ne kendini ne bir başka insanı gerçek anlamda sevmemek vs bizim "kötülüğün aracı" olmamız için yeter de artar bile.

Kendimizi toparlamak için son zamanları yaşıyoruz. O' hepimizi korusun!

Güney Haştemoğlu  20.5.2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

İnsanoğlu, yüce mekanizmanın dünya gezegenindeki temsilcisidir. Bugünkü bilinç ve bilgi durumuyla birlikte, artık ruhsal alemle birlikte çalışması beklenendir. Bizler kendimizi pek çok konuda küçük ve aciz görebiliriz ancak bu gerçek değildir. Bizler İlahi düzenden bağımsız varlıklar değiliz. Bu dünyada O?nun eli ? ayağı konumundayız. Buraya bedenlenmeden önce birlikte görev yapmaya söz vermiş, özü çok kuvvetli olan varlıklarız. Onların bizden beklentisi verdiğimiz sözü tutmak ve yüce görevi paylaşmaktır.

Bizler yüce mekanizma ile gönül dediğimiz yerden bağlıyız. Rüya, sezgi, vicdan, iç sesi gibi adlandırdığımız mekanizmalarla aslında onlar ile sürekli irtibat halindeyiz. Ancak dünyasal kargaşalar ve telaşlar ile bu irtibatı kesintiye uğratmakta veya daha doğrusu zayıflatmaktayız. Yaptığımız bir işin doğrumu, iyimi, kimlere ne gibi bir hizmette bulunduğunu kendi şuurumuz nispetince hepimiz bilmeye vakıfız. Çünkü bizlere akıl ? zeka gibi üstün vasıflar, nitelikler verilmiştir. İnsan yeter ki iyi ve doğru bir şey yapmak istesin hemen yüce mekanizma ile çalışmaya başlayacaktır. Birlikte çalışabilmek için tüm vasıflar insanoğluna bahşedilmiştir ve İlahi Düzen de zaten buna güvenmektedir.

Bugün insan yaratımı olan robotları düşünelim. Farz edelim ki bir robotun aynı insan gibi iki ayağı olsun. Her adım attığında bize danışıp attığı adımı sormasını ister miyiz? Sağ adımını attıktan sonra sol adımını atması gerektiğini programlamamız ve bu şekilde bize sormadan yürümesini sağlamamız gerekmez mi? Biz ilerleyebilmesi için genel geçer kaideleri ona verir ve ilerlemesini ondan bekleriz. Her adımda bize dönüp soru sorması hem onun hem de bizim için zaman kaybı değil midir?

Veya bir usta bir çırağı yetiştirdiğinde, usta için zaman kaybı olacak ? ustanın başka işlere yönelmesini engelleyecek artık çırağın yerine getirebileceği pek çok işin çırak tarafından yapılması gerekmektedir. Her işi usta yapar ise gelişim nasıl sağlanır? Çırak işin gereğini yerine getirmeden nasıl usta olur, nasıl gelişir? Bizim Yücelik ile ilişkimizde biraz usta ? çırak ilişkisine benzer.

Pek çok kadim bilgide artık zamanın kısaldığı insanın bir an önce insanüstü olmaya doğru hareket etmesi gerektiği bildirilmektedir. İnsanoğlu emekleme devrini çoktan geçmiştir. Belki birçok hayatta öğrenilebilecek bilgilerin, artık tek bir yaşama sığdırılması gerekmektedir. İnsan, çok daha hızlı bir şekilde yol alabilmesi için bir yerde serbest bırakılmıştır. Yüce bilgilerde belirtilen "kendi idrakimiz ve düşüncemizle ilerlememizin çok daha kıymetli olması"nın da sebebi budur.

Tabii ki serbest bırakma denirken bahsedilen tam anlamıyla bir serbest bırakma değildir. Çünkü her yönümüzle, O'nun yasalarına tabi olan varlıklarız. Bir binanın tepesinden atlama serbestliğimiz var, ancak bunun sonucunda hava da uçma gibi bir özgürlüğümüz yok. Çünkü fiziki bedenimiz yerçekimi kanununa göre hareket etmek durumundadır. Yani aldığımız her karar, yaptığımız her seçim O'nun İlahi ve fiziki kanunları ile bağlantılı olarak sonuçlar doğurmaktadır. Aldığımız yüce görevi yerine getirme serbestliğimiz var. Eğer yerine getirmiyorsak sebep ? sonuç yasası gereği sonuçlarına da muhakkak katlanmak durumundayız.

Turgut Özbek  25.5.2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

<< geri 
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93447489 kişi ziyaret etti, Şu anda 287 kişi sitede.