LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 29 Mart 2024 Cuma

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU

 

 

Varlığımızın gücünü ve değerlerini nasıl ortaya çıkarabiliriz?

 

Varlığımızın gücü özümüzden, özümüzde bulunan değerlerden gelir. "İnsan tüm tanrısal değerlerden birer örneği üzerinde taşıyan muhteşem bir varlıktır. O' kendi değerleriyle bezemiştir sizi." (O'ndan Gelenler 5.1.2010). Bu değerler aynı zamanda insanın yetenek potansiyelini oluştururlar. Örneğin, sevme yeteneği, iyi olma, doğruyu bulma, düşünme, anlama, isteme, gelişme yeteneği. Özümüz, varlığımızın esası ve kalıcı olan, ölümle yokolmayacak olan kısmıdır.

İnsanın gelişimi, varlığının gücünü ve değerlerini ortaya çıkarma sürecidir. Bu sonu gelmeyecek bir seyirdir çünkü özün potansiyelinin bir sınırı yoktur. Ancak burada bilinmesi gereken insanın Tanrı olmadığı ve hiçbir zaman olmayacağı, her zaman gelişmekte olan bir varlık olacağıdır. Yaratan olmak ve yaratılan olmak, Tanrı olmakla Tanrı'dan olmak karıştırılmamalıdır. İnsanın Tanrı olduğu düşüncesi, insanı pasifize eden, gelişimini engelleyen, varoluş amacını ortadan kaldıran bir düşüncedir. İnsan, kendini sıfırlayarak olanı gözlemlemek yerine, olana vasıtalık edeceği azami güçlülük haline gelmek vazifesindedir. İnsan egosal isteklerini ortadan kaldırmak isterken özünü de işlevsiz hale getirmek yanılgısına düşmektedir. Gelişim egoyu kaldırmak değil, inceltmektir. Ego inceldikçe, öze ait istekler ve değerler açığa çıkar.

Öz değerleri ortaya çıkarmak, o değerleri kullanmakla olur. Başta aklı kullanmak gelir. Akıl doğru kullanıldığı zaman gönül de kullanılmış olur. Aklı doğru kullanmak özdeki Tanrısal değerlere ve yeteneklere uygun seçimler yapmak demektir. İnsanın özgün olması, kendisi olması budur.

Altan Gürol   29.4.2014  *ruhsalboyut.com*






Varlığımızın gücü yaratılışımızdaki O Tek Esas'tan gelir. Güçsüzlük ise O Tek Esas'a aykırı düşmekten. O Tek Esas'ı anlamadan hayrı anlamamız da mümkün değildir.

Zaman insanı O Tek Esas'a bağlayan güçtür. Zamanın bizdeki sesi, bizden ayrı olmayan, Dost Düzenimizdir.

O Tek Esas değişmeyendir ve bize en yakın olan en büyük değerimiz, hazinemizdir. Esası yaşadığımız kadar güçlüyüz ve değerimiz tezahür eder.

Çok çalışmak, gerçekten arzu etmek, birliğin önemini kavrayıp onun için kendini adamak, bilgiyi durdurmadan takip etmek, tüm olayları Esas'ta birleştirerek bir sonuca getirmekle güç ortaya çıkmaya başlar. Güç ortaya çıktığında söz değil eylem vardır.

Esas nedir? Esas, kalp gözümüzün onayladığı gerçeklerdir. Esaslar varlığımızın ileri düzenleridir. Dünya insanı olarak varmaya çalıştığımız hedeftir.

Birlik olmadan Esas yaşanmaz. "Birlik yalnızca işlerin birlikte tutulacağı, yaşayışınızın kolaylaşacağı bir şekil değildir. Birlik Esası en iyi kullanabilmektir, birlik uymaktır. Unutmayın birlik O'nun yolunun tek imtihan kapısıdır. O'na birlikten gidilir. Birliği bulamayan varamaz." Celselerden Parçalar XII /199

Bilgiler bize iyilik, doğruluk, çalışma ve bilmekten öte sahibi olacağımız ve her zaman kullanacağımız "tek şey" den bahsediyor. "Tek Şey", Tek Esas! Ve "Bugün sevgiyle izah edebiliyoruz, manasını böyle buldurtuyoruz ama sizde sizi meydana getiren aklın önüne gönlü seren, bunu buyrukta kullanmayı şart koştu", bilgisi veriliyor. İşte gücümüzün ve değerimizin kaynağı budur. Kullanabildiğimiz kadar gerçek halimizdeyiz, güçlü ve değerliyiz, kullanamadığımız kadar da ıstıraptayız.

Güney Haştemoğlu   29.4.2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

İnsan varlık olarak bugün kullandığı güçlerin çok daha üstünde güçlere sahip. Sahip olduğumuz potansiyellerin sınırlarını henüz bilim insanları da tam olarak bilememekte. Zaman zaman çeşitli yayın organlarında rastlıyoruz; aylarca aç kalmayı başaran bir hintli, bakışlarıyla kaşıkları bükenler, insan aklının-bedeninin sınırlarını hiçe sayan becerilere sahip çocuklar vs... Tüm bunların aslında bugün sahip olduğumuz güçlerin aslında çok azını kullanabildiğimizi gösterdiğini , içimizde gizli çok çeşitli potansiyellerin olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu düşünüyorum.

Elbette ki sadece bakışlar yardımıyla bir kaşığı bükmek ya da aylarca aç kalmak insan nesli için bir mucize. Ancak kendi adıma düşündüğüm zaman, bunun "insani" bir vasıf kazandırıp kazandırmadığı konusunda şüpheliyim. Tüm bunlar insanın yapabileceklerinin sınırsız olduğunu hatırlatmak açısından önemli olabilir. Ancak insanın tüm bunların ötesinde,  gerçek insan olabilmesini sağlayan değerler var ki bence öncelikle bunları kazanabilmekle yükümlüyüz. Bu değerler neler olabilir? Dünyada geçirdiğimiz süre içerisinde eylemlerimizin insana yakışır "yüksek ahlak"a uygun eylemler olmasını hangi kavramlar belirler? İyilik, doğruluk, hizmet, bilgi ve sevgi. Bu beş altın kuralı gerçekten uygulamayı başarabilirsek gerçek varlık değerlerimize sahip olmuş olacağız.

Bu beş altın kural, dikkat edersek tek başımıza uygulayabileceğimiz şeyler değil. Her birinin açıklamasında karşılıklılık ilkesi var. Tek başımıza ne iyilik, ne doğruluk ne de hizmette bulunabiliriz. Evde tek başımıza oturup iyi şeyler düşünmek ya da bilgi edinmek bir değere sahip olmak değildir. Tüm değerler eyleme geçirildiği zaman kazanılmış olurlar. İyilik, doğruluk, bilgi ve sevgi yaşamımızda uygulandığı zaman birer değer haline gelir. Çünkü insan varlığı tekâmül edebilmek için bu değerleri kazanma ihtiyacı içerisindedir. Gerçek anlamda bu 5 altın esasla birleştiği zaman varlığımız kendini ifade edebilecektir. İfade derken şunu kastediyorum; bir çiçeği düşünelim. Kendi varoluşunun gereğini yapar. Basitçe anlatmak gerekirse çiçek tozları üretir, arılarla bunları paylaşır. Arılar çiçek tozları ile bal üretir ve insanlarla paylaşır, aynı zamanda çiçeklerin üremesine de yardımcı olur. Bu dairesel harekette tüm bireyler kendi görevlerini eksiksiz yerine getirirler. Çiçek görevini eksiksiz yapar; bu sayede arı bal yapabilir. Bu döngü doğada tüm canlılarda çeşitli şekillerde kendini gösterir. Tüm doğada canlılar kendi değerlerini ve güçlerini bütüne adamışlardır.  Bu yüzden bir kusursuzluk ve aksamadan devam eden bir işleyiş devam etmektedir. Bizler de bütüne dönük düşünüp eksik kaldığımız yanları 5 altın kuralı esas alarak tamamlamaya çalıştığımız zaman varlığımızın sahip olduğu değerler, yeteneklerimiz ortaya çıkacaktır. Kendini gerçekten ifade edebilmenin ve gerçek anlamda mutluluğu yaşayabilmenin tanımı bence budur.

Şehnaz Çalışkan Demir   2.5.2014  *ruhsalboyut.com*





İnsan, hayata geldiği ilk andan itibaren ağlayarak yaşama tutunmaya çalışır. Aslında ağlaması ben buradayım, ben varım anlamındadır. Hayatımız varlığımızı kanıtlama amacı ile gelip geçer. Mesela üreme amaçlarımızdan belki de en önemlisi, bizim kanımızdan oluşacak varlıkların bizim bu dünyadaki varlığımızı kanıtlamaları sebebi iledir. Ancak bu şekilde bizden çok daha ilkel varlıklar olan hayvanlar bile varlıklarını kanıtlıyorlardır. İnsandan beklenen ise asıl olan varlığının güçlerini bu hayatta ortaya çıkarması ve dünyada İlahi Düzenin istediği bir iz bırakmasıdır.

İnsan mutlaka varlığını kanıtlamak ister. Eğer bunu Yüceliğin istediği şekilde gerçekleştirmiyorsak, o oranda yüzümüzü dünyasal sisteme dönmüşüz demektir. Bu sefer de bunu kanıtlamanın yolu olarak şan, şöhret, mevki sahibi olma, mal-mülk edinme, insanların saygısını kazanma v.s. ile gidermeye çalışır. Halbuki bu şekilde daha da beter dünyasal sistemin bataklığına çekilmektedir. İsterse bu sistemin en tepesinde yer alsın, yine de bu yanlış işleyen çarkın dişlilerinden birisidir. Sistemin tutsağıdır. Sistem sürekli olarak onu özgürsün diye pohpohlamaktadır, ancak aslında esaret altındadır.

İlahi düzenin özgürlük anlayışı ile dünyasal sisteminki taban tabana zıttır. Çünkü dünyasal sistem insanların gerçek varlıklarının gücünü ortaya çıkarmak istemez, çünkü bu şekilde sistemin kendisi tehlikeye girer. Yüceliğin yasaları gereği ise tam tersine varlığın gücü ve değerleri gerçek anlamda özgürlük kazanıldıkça ortaya çıkar. Kadim bir bilgide şöyle denmiştir:

"Özgür mü olmak istiyorsunuz, önce özgürlüğünü verin. Kimin mi? Neyin mi? Bir düşünün üzerinde. Göreceksiniz ki özgür bırakmanız gereken önce kendi varlığınızdır. Ona tahakkümden; onu sınırlamaktan, onu bilmeden de olsa karanlığa mahkûm etmekten vazgeçiniz; insan olmanın özlemini yaşayan insanlar; vazgeçiniz de özgürlük nereden başlarmış bir görünüz."

Varlığımızın gücü gönül dediğimiz yerden geliyordur. Bu yerin en önemli özelliği İlahi Düzenle irtibatımızı sağlıyor olması olabilir. Bu irtibatın en temiz, en arınmış halimiz ile yapılabilmesi ise varlığımızın gücünün de o oranda ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Bu irtibatın bu şekilde kurulabilmesi için iyilik, doğruluk, çalışmak, bilgi ve sevgi ile hareket etmek tüm insanların görevidir.

Turgut Özbek   5.5.2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.