LBL_YAZI
SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
  Bugün: 28 Mart 2024 Perşembe

Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI



Kendimizi değerli hissetmek nasıl mümkün olur ?



 

          Kendini değerli hissetmek çok izafi bir kavram olsa gerek. Geçici bir sıfat, şekil ve yapıya sahip olan insan neye göre, niye ve niçin değerli olabilir?

          Ancak öz varlık olarak bir önemimiz, görevimiz ve fonksiyonumuz olduğu bir gerçektir. Varlık bütünlüğü içinde mikro bir bütün olarak tamamlayıcı, bütünleyici ve destekleyici enerjilerimizle mevcudatın sürekliliğine birey olarak olma yönünde katkı sağlamaktayız.

          Sürdürmekte olduğumuz üçüncü boyut spiral yaşam süreçlerinden beta yaşam süreçlerine geçerken, hal, görüntü ve şekillerin geçici olduğu hakikati insanlık tarafından bilinmesine rağmen, yinede dünyasal somut şeylere değer atfetmek, yanılsama, aldanma ve tutkudan başka kavramlarla ifade edilmesi, edilebilmesi mümkün değildir.

          Kendimizi ayrıcalıklı görmekteki çarpık ve dejenere düşünce ve anlayışların neticesi olarak ortaya çıkan bencillik, egoistlik, ayrımcılık ve farklılık duygu ve düşüncelerinin kökenleri aslında kadim zamanlara kadar uzanır. Kutsal kitaplarda anlatıldığı üzere şeytanın âdeme karşı kibirlenerek kendini daha değerli ve üstün kabul etmesinin oluşturduğu negatif oluşumun etki ve tesirlerinin belki de zamanımıza yansımalarıdır.

           Hakikatin hakikati, onunda hakikati vardır. Dış görünüşler, yapılan işler, hal ve gidişlerin derinlerde bulunan neden ve sebepleri vardır. Dünya denilen bütünlükte her ne türde olursa olsun, olmuş, olan ve olacak olanlar üzerinde insanlık olarak hepimizin mesuliyeti, sorumluluğu ve vebali vardır. Güzel veya çirkin, iyi veya kötü her şey düşünce ve enerjilerimizin eseridir. Nasıl ki vücudumuzda ilk önce zarar gören yerler zayıf ve güçsüz taraflarımız ise dünyada da ilk önce zarar gören zayıf ve güçsüz, geri kalmış, gelişmemiş bölgelerdir

           İnsanlık olarak yarattığımız bütünsel düşünce ve enerjilerimizin iyi veya kötü etki, tesir ve yansımaların ulaşamayacağı hiçbir yer ve mekân yoktur. Bir kartopu gibi oluşturarak açığa çıkardığımız enerjilerin neler yapabileceğini kestirmenin zamanı, sorumluluğu ve vebali her insanın omuzlarındadır. Seyrederek, gözlemleyerek ve kale almayarak süreci devam ettiremeyiz. Pozitif olmak, pozitif düşünmek dahi çok önemli ve ciddi bir görev ve sorumluluktur.

           İlahi ve evrensel öğretilerde, önemi, görevi ve sorumluluğu olduğunu anlayarak kendini tanıyan Mevlana, Yunus, Gandi gibi yüceler ve daha birçoklarının paspas olmayı, iki büklüm durmayı ve boyun bükmenin bilgisini, bilincin ve yüceliğini öğrenerek insanın ne olması gerektiğini ortaya koymuşlardır.

Orhan Yarat - 26.3.2013 *ruhsalboyut.com*

 

 

Yaratılmış olan her şey değerlidir. Bu değer, yaratılış amacından ve varlığın Bütün içindeki beklenen hizmetinden doğar. Ancak yaratılış amacı tezahür etmiyorsa, beklenen hizmet yerine getirilmiyorsa o değer bir potansiyelden ibarettir, sadece potansiyel olarak kaldığı sürece anlamı yoktur.

Gerçekte dünyada bulunuş, O'nun Yolunun Yolcusu olmak, iyilik, doğruluk, hizmet, bilgi, sevgi ve bu ruhsal kavramlara bağlı tüm ruhsal anlamlar insanın yaratılış amacı olan o değerin ve o değerle ilgili hizmetin ortaya çıkması içindir.

İnsan bugün kopyalanmış bir zihniyetle, dışarıdan dayatılmış bir yaşam sürmektedir. Dolayısıyla yaratılışındaki gerçek değeri ortaya çıkaramıyor. Kendisine telkin edilen sahte değerlerin peşinde koşuyor.

Düşünecek olursak gerçekte günümüz yaşamı bir kâbustan ibarettir. Değer olarak algıladığımız her şey, sahip olduğumuz anda değerini kaybediyor. Onsuz yaşayamayacağımızı sandığımız sevgilimizle evleniyoruz, çok kısa zamanda yanlış yaptığımızı düşünmeye başlıyoruz. O kadar arzu ettiğimiz, bir mücevher, bir elbise, bir otomobil, bir ev, bir toplumsal statü, yüksek standartlı bir yaşam en kısa zamanda sıradanlaşıyor ve gözümüz başka seçeneklere odaklanıyor. Buna çağın tüketim davranışı deniyor ve her şeyi hızla tükettiğimiz ileri sürülüyor ama bu doğru değil. Tüketmiyoruz sadece yaşama, birbirimize ve nesnelere yüklediğimiz değer ruhumuzun ihtiyacı olan değer değil. Üstelik zihniyetimizden kaynaklanan sahte değerler bize kendimizi değerli hissettirmiyor, tam tersine yük getiriyor, ağırlığı ruhumuzu eziyor.  Toplumsal zihni sorgulayamadığımızdan, değerimizi çevreye kabul ettirmek, onaylatmak, saygı ve sevgi görmek için övünmek, yarışmak, yalan söylemek gibi eylemlerle ruhumuzu yaralıyoruz.

Burada yaşamın, birbirimizin ve nesnelerin değerli olmadıklarını söylemiyorum. Onların hepsi çok değerli. Ama biz onların gerçek değerlerinin farkında değiliz; çünkü kendi zihnimizde oluşan yanlış değerlerle onlara bakıyoruz.  Değerlerimiz iyinin, doğrunun süzgecinden geçmemiş, sevgi içermiyor ve karşılıksız hizmete dönüşmemiş. Eğer bir hizmet varsa ortada, o zaman da hizmet için verilen gücün, olanağın asıl sahibini unutmuşuz, ben ben deyip duruyoruz.

Yaratılışımızın nedeni olan gerçek değerimizi düşüncemiz üzerindeki toplumsal baskıyı, ambargoyu kaldırabildiğimiz zaman fark edebiliriz. Ancak o zaman gerçekten düşünmeye başlarız, çevremizde olan biteni sorgularız, doğrudan ve iyiden yana oluruz. Birbirimizin bilgisine, fikrine ihtiyacımız vardır ama sorgulamadan kabullenirsek kendimize zarar veririz.

Özetle, çok değerliyiz; ama bu değeri önce özgür ve sorgulayıcı bir zihinle ve gerçek düşünce ile bulmak, keşfetmek sonra da o değerle insanlığa karşılıksız hizmet etmemiz gerekiyor. Bizi onaylayacak tek makam O'dur.  O' bizi onayladığı zaman kendimizi değerli hissederiz.  Bu değerin O'nun bize bağışladığı bir armağan olduğunu idrak eder ve şükür halinde oluruz. O hal insanda oluştuğunda bizim kendimizde hissettiğimiz değer, gerçekte O'nun tüm yarattıklarına olan sevgisi, yakınlığı ve bahşettiği güçtür. Kişisel değerimiz falan gibi konuların hiçbir önemi kalmaz. 

Güney Haştemoğlu - 29.03.2013 *ruhsalboyut.com*

 

<< geri
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi  kişi ziyaret etti, Şu anda  kişi sitede.