Renkler ve sesler yaşamlarımızın bir parçasıdır. Nasıl ki yaradılışta birin üçe, üçün bire yansıması olarak üç ayrı unsurun bir arada olma zorunluluğu varsa, varlıksal oluşumumuzda da renkler ve seslerin birlikteliği, katılımı ve temel işlevi vardır.

Her sesin bir rengi, her rengin de bir sesi vardır. Ses ve renkler ile farkında olmasak da her an iç içe yaşar ve etkileniriz. Ses ve renklerin yaşam ortamı ile uyumlu titreşim seviyeleri vardır. Alt ve üst kademelerini fazlaca algılayamadığımız gibi uyum da sağlayamayız. Ama bu durumlardan olumlu veya olumsuz evrimsel olarak etkilendiğimiz bir gerçektir. 

Evrensel boyutlarda dahi her ses ve renk frekansının karşılığı olan boyutlar ve zamanlar vardır. Renkler ve sesler aynı zamanda kimlik ve kişiliğimizin yansımasıdır. İnsanın kendini bilmesi hususunda renk ve seslerin bilgi, bilinç ve farkındalık olarak temel etkisi vardır.  

Kanıksadığımız, çok da farkında olmadığımız alışkanlıklarımızı gözden geçirdiğimizde renk ve sesler hakkında bir tarzımızın olduğunu, karakterimizle ilgili otomatik olarak bir eylem biçimi yarattığımızı fark ederiz.

Ancak tekâmül seviyesi kişiye göre farklı olduğu için, sesler ve renkler hakkındaki algılama ve önemsemede farklıdır. Ama suni, yapmacık ve kontrollü eylem ve davranışlar bir netice hâsıl etmez. Seslerin gücü ve etkisinden faydalanabilmek tekâmül ile doğru orantılıdır. Arınmak, aydınlanmak ve farkındalığa ulaşmak sürecinde seslerin kontrolü ve olumlu etkilerinden faydalanıldığı gibi, olumsuz etkilerinden kendini koruyacak bir uyanıklık hâsıl olabilir.

Orhan Yarat – 9.10.2012 *ruhsalboyut.com*