HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 

İçimizde O'nun sesini duymak nasıl mümkün olur?

 

 

İçimizde O’nun sesini duymak mümkündür. Ve O’nun sesini duyma liyakati bilgisi, bilinci ve farkındalığında olan mutlu insanlar aramızda yaşamaktadırlar. Gerçekten görebilmeyi, farkında olmayı ve anlamayı becerebilen, becerebilecek bir hal ve kişiliği cehdi ile oluşturan insanlar bu mutluluğu tatmış ve tatmaktadırlar.      

Herkes O’nun sesini büyük bir ihtiras ve kıskançlık içinde, duymadan, bilmeden ve anlamadan ister. Ama bilmez, bildiklerinden hakikati anlayamaz, gerçeği kavrayamaz. Çünkü hâlihazır kutsal kabul edilen bilgilerin büyük bir çoğunluğu nasıl bir insan olması gerektiği ve bu insanın nasıl olacağı bilgilerini yeterince vermekten ve genlere kotlamaktan yoksundur. 

İnsanoğlunun tekâmül itibariyle ulaşması gereken ilahi hakikat, insan ile Allah arasında batıl olan aracıların tamamen ortadan kaldırılmış olmasıdır. Gerek kişisel düşünce ile olsun, gerek dini kurumsal bir vasıta ile olsun, gerek ölü veya sağ kutsal kişilerin suyu yüzü hürmeti ile olsun bütün aracılar engeldir, zaman kaybettiricidir ve bir sapmadır. Bu olumsuz durumlara eğilim gösteren, aracıların şefaatine inanan ve hakikat olarak kabul edenler, insan denen varlığın ne olduğunu ve kutsal güçlerini bilmeyen bilgisiz ve bilinçsiz olanlardır.

Hâlbuki insanoğlu herhangi bir şeye eğilim gösterir, odaklanır ve yoğunlaşırsa zaman içinde odaklaştığı mekânlarda enerji alanları meydana getirerek veya mevcut enerji alanlarını güçlendirerek, oluşan enerji alanlarından etkilenir, tesirler alır. Böylelikle sürekli tutkularını, isteklerini ve zaaflarını tatmin cihetine giderler. İşte bu kendilerini kilitleyenler, tekâmül yolunda zaman kaybedenler ve yerlerinde sayanlardır. İlahiliği ve kutsallığı, kulluk, şefaat ve af mekanizmalarının işleyişi olarak anladıkları için ve O’nunla aralarında engeller yarattıklarından O’nun sesini duymaları mümkün değildir. Duyduğunu iddia edenler ise duyduklarını O’nun sesi sananlar, kananlar ve aldatılanlardır.

O’nun sesini duymayı isteyen insan, kendi gücüne dayanıp ayakta durmaya çalışan kendine samimi insandır. Öz eleştirisini bilir ve korkmaz. Allah’ın ondan olması istendiği hal için hiçbir tevil yapmadan ve hiçbir etki, tesir ve akıma kapılmadan yerine getirmeye çalışır. Zaaflarını, tutkularını ve huylarını perde ile örtüp birilerinden umut, şefaat dilenciliği yerine cehdederek, zorluklarını yaşayarak kendini düzeltmeyi, arınmayı ve aydınlanmayı sabır ve irade sürdürür. Ve sonunda gerçek hidayet denilen kapıyı aralayarak O’nun sesini duymaya başlar.

Orhan Yarat – 27.8.2012 *ruhsalboyut.com*      

 

 

 

O’nun Sesi nedir? Ses, renk, ışık, koku, bilgi, anlam, güç ve daha bilemediğimiz sonsuzlukta her şey bir frekanstan ibaretse sayısız şuur frekansları da buna dâhilse sonuçta hepsi tek bir “ol” frekansında toplanmışsa biz kim oluyoruz ki o sesi duyabilelim? Ancak biz ve her şey o sesin tezahürü ise “tezahür eden” de kendini bildiği oranda ve zaten kendisi olan o sesi duyacaktır.

Kendini bilen Yaratan’ı bilir. Çünkü O’nun Sesinden ibaret olduğunu idrak etmiştir. O’nun içimizde yansıyan sesi “ol” emrinin, insanın yaratılıştaki yeri ile sınırlı bölümüdür. O Ses, insan olmanın en üst noktası ne ise onu emretmekte “ol” demektedir. Bir bakıma bunu duymamak mümkün değildir. Çünkü sesin frekansı şuur seviyemize göre kaldırabileceğimiz ölçüde düşürülmüştür. Ses sevgiyle, tedricen, en uygun koşullarda, insanın mutlaka anlayacağı şekilde hitap etmektedir. Burada mesele iki kutuplu insanın bu sesi hangi kutbuyla dinlediğidir. Egoyla mı, gönülle mi?

O Büyük Seslenişi egosuyla dinleyip üzerinde durmayan insanı O’nun Sevgisi, Merhameti, Şefkati korumakta, zaman tanımakta, yeni fırsatlar vermektedir. Bu nedenle ses çok küçükten, pes perdeden küçük doğruları, küçük iyileri, küçük hizmetleri devamlı işaret etmektedir. Büyük doğrular söylense insan dinlemeyecek çünkü anlamayacak ve yanacak. Bu nedenle İnsan yanmasın diye pek çok Yüce Ruhsal Plan özenle, sevgiyle, sabırla O Büyük Seslenişi, anlayıp yerine getirebileceği ölçüde küçük küçük kalplere intikal ettirmektedir. 

Her şey o küçük ikazlara sürekli uymakla başlar. Mesele bu bilgilerle ilgili kitapları okumak, toplantılara gitmek, yazılar yazıp ezberlemek değildir. O’nun Sesi Kâbe’de, Vatikan Meydanında veya Hindistan’da aşramlarda değildir, kalbimizden her an küçük küçük seslenmektedir. Emrin küçüğünü yerine getiren büyüğünü duyar. Büyüğünü duyan Gerçeğin bilgisine ve gücüne erişir. O gerçek kendimizle, insan olmakla ilgili gerçektir. İnsan kendi gerçeğini bildikçe, emre uydukça “İnsan ol” emrini yani O’nun Sesini duyar.

Güney Haştemoğlu – 27.8.2012 *ruhsalboyut.com*