HAFTANIN SORUSU 
OKUYUCU YAZILARI


 

 

Maddi ihtiyaçlarımızla, manevi ihtiyaçlarımız nasıl dengelenmelidir? 




 

Hz. Mevlana,”Dinsiz ilim, ilimsiz din olmaz” derken her iki kavramın ayrılmaz birlikteliğini çok güzel vurgulamıştır. Çünkü bilinen hiçbir kavram din denilen, maneviyat denilen kavramların dışında bağımsız kavramlar değildir. Hepsi birlikte bir vücudun ayrılmaz parçaları gibidirler. Ve birlikte bir anlam ve mana kazanmış ve kazanmaktadırlar.

Nitekim dünyasal yaşam her boyutu ile ilahi, ruhani ve manevi bir bütünlüktür. Onu parçalara ayırmak, ayrıştırmak bir sapmadır ve tekâmülde zaman kaybına sebep olur. Ve maalesef birçok insan zaman kaybetmektedir. Hâlbuki yaşamın her dakikası ilahi ve manevi bir süreçtir. Attığımız her adım, yanlış ve doğrularımızla bilgimiz, bilincimiz ve farkındalığımız olup, ilahi ve manevi olan bir yaşam içinde deneyimlerimizdir. Bunun yanında bilerek ve farkında olarak bir köşeye çekilmek, ibadetle uğraşmak ve daha birçok eylem içinde olmak dahi bireysel gelişim için deneyim olup, maddi yaşamla bir bütündür.  Çünkü yaşamın gayesi her şeyi deneyimleyerek tekâmül etmektir. Bundan dolayı insanın mekân değiştirmesi, bir gaye uğruna şekle girmesi ona ne boyut atlatır, ne ayrıcalık tanır, nede başka bir hale sokabilir. Bir akıl tutulması olarak yaşamda maddi ve manevi ayrıştırmaya giren insan eyleminin ne bilgisinde nede bilincinde olabilir.

Yaşam ibadethanede, sokakta ve herhangi başka bir yerde aynıdır, değişmez. Ayrı olduğunu düşünmek ve ayrıymış gibi tavır almak aynı zamanda nefsimizin bir tuzağı olduğu gibi egomuzun da hoşuna giden bir husustur. Onun için dengeleme deneyim sürecinde bilgi, bilinç ve farkındalıkla oluşur.

Orhan Yarat –11.1.2011  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

İnsanın maddi ihtiyaçları ile manevi ihtiyaçları gerçekte bir bütündür, aralarında bir karşıtlık yoktur. Ancak maddi ve manevi ihtiyaçların ne olduğu ve sınırı konusunda net bir düşünceye sahip olmak gerekir. İhtiyaçlarımızı realitemiz belirler. Çocuksu bir realitenin oyuncaklara ihtiyacı vardır. Yetişkin insanlar ise ihtiyaçlarını bir mantık süzgecinden geçirirler. Gerçeğin farkındalığı arttıkça maddi ihtiyaçlar azalır. Bir gönül erinin maddi ihtiyacı en asgari düzeye iner.

İhtiyaçların çok azı gerçekten zorunlu ve kişiseldir. Kişisel ve zorunlu gibi görünen ihtiyaçların pek çoğu sosyaldir ve bize dışarıdan empoze edilmiştir.

Bedenimizi sağlıklı ve güçlü tutmak için gerekli olan şeyler zaten manevi ihtiyaçlar için de gereklidir. Dünya görevimizin yerine getirilmesiyle ilgili maddi ihtiyaçlarımız vardır. Keza ruhsal hizmetlerin yerine getirilmesi için de bir takım maddi olanakları kullanmak zorundayız. Günümüzde dünyasal ve ruhsal hizmetin yerine getirilmesinde bilgisayar, otomobil, giyim, yadırganmayacak bir konut vs manevi hizmetin maddi araçlarıdır.

Eğer dikkat etmezsek ihtiyaçlarımızı egomuz belirler ve egonun ihtiyacının sonu yoktur. Dünyanın bugünkü durumuna egonun sonsuz ihtiyaçları neden olmaktadır.

Bütün mesele insanın bir şeye ihtiyaç duyduğunda yapacağı gönül muhasebesindedir. Bu benim için gerçekten ihtiyaç mı? Neden bunu istiyorum? Bununla ne yapacağım? Buna sahip olmadığım takdirde ne gibi bir gerçek kaybım olabilir? Bu ve buna benzer soruların cevabını gönülce verirsek, ki bu cevap kişinin dünya rolüne ve hizmetine göre herkes için farklı olacaktır, işte o zaman maddi ve manevi ihtiyaçlar dengededir. Burada içteki güç ortaya çıkar, kişi yükselir.

Güney Haştemoğlu - 11.1.2011  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Asıl önem vermemiz gereken konu, manevi değerlerimiz ve ihtiyaçlarımızdır. Bu anlamdaki denge bizlerin her yönde dengelenmesi anlamını taşır.

Bugün insanlık manevi değerlerini yitirmek üzeredir ve bu durum da insanları hasta etmededir. Bir şeylerin madde üzerinden sürekli ispatlanma çalışması, bizleri dünden bugüne taşırken, görülmesi gerekenleri görünmez hale getirmiştir. Manevi değerlerimizdir bu görünmez olanlar, asıl var olduğumuzun kanıtının aranması gereken yegâne yer. İçteki dengenin dışarı vurması gerekir, fakat bugünlerde dışarıdaki maddi ortama bağlı dengesizliğimiz, iç dengemizi de bozmuştur. Ruh Zihin Beden üçlüsünün dengesi, manevi değerlerimizin üzerindeki ciddi duruşla sağlanır. Buradaki varlıksal duyuş, madde ortamını da dengeleyen olacaktır. Gerçek ihtiyaçlarımızın belirlenmesi, ruhsal duyuşumuzla sağlanır. Ruhsal yanımız O’na olan bağlantımızdır ve bizi gerçek düzenin içerisinde tutmaya yarar. Gerçek düzen, her zaman için dengededir ve O’nun yasaları üzerinden işler. Maddeye de hükmeden O’dur ve madde de yasaları doğrultusunda şekil alır. Zamanın geçtiği, hareketliliğin sürekli olduğu yaşamda bizlerin de bir yerde durmadan, daha ileri düzeydeki yerini alması şarttır. Bunun için de madde üzerindeki bağımlılığımızı sönümlendirmemiz gerekir. Bağımlısı olduğumuz hiçbir şey bize ilerleme şansı vermez. Maddeye bağlandığımız yer dengelerin de bozulmaya başladığı yerdir.

Her şeyi Yaratan’ın O olduğunu bilmek bizleri bir kez daha düşündürmelidir. Yapıyoruz, ediyoruz derken asıl yapan kimdir, buna izin veren, oluşması için imkân veren kimdir? Tabi ki, bütün her şeyin oluşma nedeni O’dur ve her türlü denge de O’nun düzeni içerisinde gerçekleşir. Bizlerin de her şeyi dengede tutabilmesi, ruhsallığımızı yaşayıp, manevi yanımızın kuvvetlenmesiyle gerçekleşecektir.                              

Tarık Öztürk - 14.1.2011  *ruhsalboyut.com*

 

 

  

İhtiyaçları dengelemek, onları gidermek yani yerine getirmektir. Bu ihtiyaçlar hem maddi hem de ruhsal yani manevidir.

Maddi ihtiyaçlar, bedensel ve maddesel ihtiyaçlardır. Yemek içmek mal, mülk sahibi olmak, evlenmek, mevki meslek sahibi olmak gibi.

Manevi ihtiyaçlar, başta sevgi olmak üzere ruhsal ihtiyaçlardır. Arkadaş, dost sahibi olmak, güven duymak, huzurlu olmak, her şeyin ve her şerrin Allahın izniyle olduğu inancında olmaktır.

Bu ihtiyaçları dengelemek, onları temin ederken başkalarına zarar vermeden gidermek, yerine getirmektir.

Fahire Öztekin - 14.1.2011  *ruhsalboyut.com*