TENKİT KENDİNE, BİLGİ EHLİNE, SEVGİ SEVENEDİR...

SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3 * RUHSAL BİLGİ SİTESİ * DOĞRU YAŞAM BİLGİLERİ *                                 *ARAMADIĞIMIZ  HAZİNEYİ  BULAMAYIZ.* SAYFA 4 SAYFA 5 ARŞİV
Bize Ulaşmak İçin
[email protected]
Yazdırılabilir Versiyon


HAFTANIN SORUSU
OKUYUCU YAZILARI

 


Ego ile niçin ve nasıl savaşılır?

 


En zor mücadele insanın kendiyle yaptığıdır. Bunun yanında dünyasal mücadelelerin hiçbir önemi yoktur. Onlar kendi kendiyle cenge giren insanın mücadelesinden çok daha kolaydır. İnsan değişime direnir. Bu yüzden zordur işi. Zordur, zordur da, bu çarkı aşmak ve özgürlüğünü yeniden elde etmek zorundadır. Bunun için de mücadele şarttır.

Ego sizi daima haklı gösterir. Ego görüş alanınızı daraltır. Ve ego hiç ummadığınız şekilde sizi kendi mekanizmasına göre öyle bir destekler ki gerçeğin çok uzağına düşersiniz. Size "Egonuzu kontrol edin, onu incitmeden çok daha ince değerlerde görev yapmaya bir yerde mecbur edin" dediğimizde, bu cenkten sizi galip çıkarmak için yol göstermekteydik. Siz mutlaka bunu başarmalısınız. Tüm insanların buna her şeyden çok ihtiyacı vardır. Bilgi bunun için önemlidir size. Işık olmanız için. Yoksa sizler bildikçe, bilgiyi yığdıkça tekâmülde ileri gidenler olamazsınız ve O'nun gözünde yeriniz olduğu gibi kalır büyümez; çünkü böyledir yasa, bunu bekler sizden. Zaman daralmıştır. Darlık sizleri boğmadan siz onun dışına çıkmayı başarınız. Böyle istedi O, bilginiz olsun.

İnsan, insanlığını, düşüncesini kullanıp önce iyi olduğuna inandığı hale gelmekle, sonra da nefsinin istediğini değil fakat doğru olanı yapmakla hakiki insan olur. Nefsinize mağlubiyet size hem maddeten hem manen çıkıyor. "Kendinizle cenk ediniz" derken bunun yalnız nefis olduğunu anlamışsınızdır. Çünkü insanı iyiden öteye iyinin karşısına nefis iter.

Mümkünse nefsinize hiç hak tanımayınız. Nefis sizi inandığınız ve doğru bildiğiniz yoldan uzaklaştıran şeydir. Kendinize hâkim olduğunuz müddetçe hürsünüz.

Çalışmak ve nefis beraber gitmeyen iki husustur. Nefsini tam terbiye edemeyen gerçek çalışmayı yapamaz, her ne kadar dünya gözünüzle sizlere bunun aksi görünse de. Çalışmak, kendinize yaptığınız birtakım faaliyetler değildir. O'nun Rızası için, hayır için yaptığınız çabalardır çalışmak.

Gerçek değerleriniz yıkılmaz. Onlar yüksek bir kale gibi yıkılmaz taşlarla örülüdür. Gerçek kalesi ortadan kalkacak, çatlayacak bir yapı değildir. Nefsi yıkmak da kolay değildir, biliyorsunuz. Nefse dayalı olan sizler, nefsin yıkılmasına karşı gelmeden gerçeği örünüz ki, onun yıkıldığını da fark etmeyesiniz. Size işlem çıkmasın. Artık "Neyi halledelim?" demeyin.

www.ayseli.org -  O'ndan Gelenler, Celselerden Parçalar

 


 

Ego sadece kötü huylar değildir. Görünüşte ego insanın Gerçeğin fizik ötesi tezahürlerini anlayamayışı, hissetmekten uzak bulunuşudur. Ego akla güvenmektir, dünya realitesine sarılmaktır. Etrafına karşı her zaman nazik, iyi, yardımcı kişiler vardır. Yalan söylemezler, hile yapmazlar, dost insanlardır. Hatta her fırsatta Allah'a şükrederler, olayları yorumlarken "Allah'ın dediği olur, her şey kısmetle, söyleyene değil söyletene bak, Allah iyilere yardım eder" gibi sözlerle ruhsal yasalara gönderme yaparlar. Hatta ve hatta namaz kılar, oruç tutar, hacca giderler. Ancak her şey buraya kadardır. Dünyada kurdukları düzenlerini, konforlarını alışkanlıklarını, meşru dahi olsa çıkarlarını tehlikeye sokan her şeye karşıdırlar. Bu şey insana görmesinin emredildiği BÜYÜK GERÇEK bile olsa.

O halde ego Gerçek ile aramızdaki duvardır. Bu demektir ki ego insanın Gerçekte var olmasının engelidir.

         Pek çok insan toplum için güzel işler yaparlar ama derler ki, ölümden sonrası yoktur, insan ölünce bedeni toprağa karışır ve yok olur. Belki onları bekleyen akıbet de budur. Çünkü yaptığımız işlerdeki niyet sonucu belirler. Güzel işler yaptım, adım literatüre geçti, herkes beni takdir ediyor, saygın ve sevilen bir insanım, v.s, v.s. Burada içteki niyet egosal tatmindir. Şüphesiz yapılan iyi işlerden pek çok insan yararlanmıştır ama o işleri yapanın kazancı nedir? Bir de şöylesi var: "O'nun Rızası için ve O'nun Yardımı ile yaptım, dilerim O' yaptığımdan rızalıdır." O kişinin gerçek niyeti bu ise, ne mutlu ona.

O halde içimizdeki niyete odaklanmalıyız. O'nun Rızasına yönelik niyet bizi Gerçeğe, Varoluşa açacak niyettir. Ego tatminine yönelik niyet bizi O'nun Sesinin duyulmadığı, karanlıklara götürecektir. İçimizdeki niyeti görebilmek samimi, gönülce, güçlü bir istekle ve düşünce ile mümkün. Bizi gerçek var oluşa açacak olan O'nun Rızası'dır.

Böyle düşündüğümüz zaman görürüz ki insan yeryüzündeki yaşamında ego dediğimiz sistemle bir "var olmak veya olmamak"  savaşı vermektedir. Belki bu bir savaş değildir, ego /vicdan ikilisi birlikte bize yanlışları ve doğruları gösteren öğretmenlerdir. Bize de düşünerek içimizdeki bilmeceyi çözmek, inanç ve  irademizi kullanarak O'nun Rızasına uygun olanı yapmak kalıyor.

Güney Haştemoğlu  7.1. 2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Ego yerinde duramayan at gibidir. Dizginlemeyi, kontrol altına almayı ve idare etmeyi bilerek, hayırlı olan istikamette yürümesini sağlamak gerekir. Ancak tekâmül yolunda yürüyebilmek için, egoyu dizginleme, kontrol ve idare etme bilgisine bilincine ve farkındalığına sahip olunmalıdır. Sahip olmak için ilahi ve evrensel bilgi kaynaklarında bilinç açıcı ve kavram oluşturucu ruhsal bilgilere ihtiyacımız vardır.

         Şimdiye kadar mevcut olan bilgiler zamanımıza göre yanlış değil, eksiktir, noksandır ve yetersizdir. Her şeyde olduğu gibi dünün doğru bilgileri, bugünün eksik, noksan ve yetersiz bilgileridir.

         Değişim ve dönüşüm ve gelişimin esas olduğu yaşam ortamlarında her şey an be an değişerek ve kendinden kendini yenileyerek yükselmektedir. Bundan dolayı zamanın icap ve gereği olan bilgi ve enerjinin devrede olması gerekir. Değişime ayak uyduramayan, eski bilgilerde inat eden, gelişimden ve geleceğinden korkan insanın akıbeti rüzgârın aşırttığı toprak gibidir.

         Ego hakkındaki bilgi ve kavramlarımızı, zamanın icap, elzem ve zaruri olan bilgi ve enerjisi çerçevesinde anlamamız ve yaşamamız gerekmektedir.

         Ego yaşam için gerekli olan kriterdir. Ancak tabu değildir. İçinde yaşamakta olduğumuz üçüncü boyut ışıki alfa boyutunun illüzyonik yaşam süreçlerinde bilgi, bilinç ve farkındalık yoksa egosal etki ve tesirler ile insan her türlü tehlikeye açıktır.

         Bilgi, bilinç ve farkındalığı yetersiz insandaki istek arzu ve tatminsizliklere karşı tahripkâr, kışkırtıcı ve zorlayan yaşam şartları, egonun yönünü çok kolay belirler.

         Küçük eylemler, alışkanlıklar ve yaşam tarzına dönen yozlaşma neticesinde zaman kaybı ve bir yaşamın heba edilmesine kadar varır.

         Ego ile savaşmanın birinci adımı ilahi ve evrensel bilgidir. Bilgi ile kavram edinmek ve edindiği kavram ile yaşama şekil ve tarzını oluşturmak gerekir. Böylelikle egoyu kontrol altına alarak ve olgunlaştırarak kendini olma bazından yaratma bazına sokmanın yolları açılmış olur.

        Ancak kaynağı ne olursa olsun her bilgi ilahi ve evrensel bilgi değildir. İnsana etki etmiyor, onda birtakım değişiklikleri başlatmıyorsa düşünmek lazım. Gerçekten deforme ve dejenere olmamış ilahi ve evrensel bilgi insan düşüncelerinde açıklık, gedik ve boşluk bırakmaz. Açık ve nettir. Bilgiyi verirken size sizi hatırlatır, varlık sorumluluğunuzu ve eylemlerinizin sebep ve sonuç ilişkileri ile analiz yapmanızı sağlar. Konuları yumuşatarak, tevil yaparak ve eğip bükerek hatalarınızı çok rahat tekrarlamanıza olanak ve olasılıklar hazırlamaz. Her şeyin sizle başladığını ve çözümünün sizde olduğunu açıkça ifade eder. Doğrulmanızı, kendiniz olmanızı ve aynada neye baktığınızın farkındalığını size bildirir.

Orhan Yarat   7.1.2014  *ruhsalboyut.com*

 

 

 

Boksörler kum torbası ile antrenman yapa yapa adalelerini güçlendirirler. Küçük çocuklara yapılan iğnelerin amacı, vücudun zayıf mikroplarla nasıl başa çıkacağını öğrenmesi içindir. İnsanoğlu acı ve ıstırap çektikçe gelişen bir varlıktır. "Beni öldürmeyen acı, daha da güçlendirir" sözü bu anlamda kullanılmış olabilir. İnsan, zorlanmadığı müddetçe atalete düşmeye çok meyilli bir varlıktır. Bir kurbağayı suya atıp, suyu yavaş yavaş ısıtmaya başladığınızda, kurbağa atalete düşüp, bu durumu kabul eder ve kendisini kaynayan suyun dışına atamaz. Ancak kurbağayı direkt olarak kaynayan bir suyun içine attığımızda can havliyle kendini suyun dışına atmayı başarır. Bugünküi insanlığın durumuna baktığımızda da benzer bir durum söz konusudur. Ego, insan için çağlar boyunca çok gelişmiş, sinsi bir düşmandır. İnsanı yaşama başladığı ilk andan itibaren dünyasal değerler ile bağlayıp, ruhsal gerçeklerden uzak düşürmeye çalışır. Egomuz ile çatışmaya girmediğimiz müddetçe varoluşun gerçeklerinden uzak kalırız.

Ego, insanın Yüce Alem'e teslim olmasını engeller. İnsanın kendisini hayatın akışı içerisine bırakmasını, varoluşla hemhal olmasını engeller. Onu sürekli olarak bütünlükten uzak tutmayı amaçlar. Onu bireysel olarak yalnızlaştırır ve bu bireyselliğin dozajını da sürekli olarak arttırır. Kişinin kendisini özel hissetmesini ve diğer insanları birer figüran olarak görmesini sağlar. Diğer insanlara da aynı tuzağı kurduğundan, onlar da kendilerini özel zannedip, kendinden başkalarını küçümserler. İşte bu sayede insanlar tamamen bireyselleşip, birbirlerinden uzak düşerler. Halbuki amaç tam tersine birbirine yakınlaşmak, aradaki sınırların ortadan kalkıp birbirimizle bütünlenmektir. Tabi ki her zaman bireysel bütünlüğümüzü koruyacağız. Ancak, bireysel bütünlüğümüz sağlandıktan sonra diğer insanlar ile bütünleşebiliriz.

İşte bütünlenebilmek için öncelikle birbirimizden ayrı düştüğümüzü fark etmemiz lazımdır. Birbirimizden şu anda ayrı olduğumuzu fark edemezsek, bütünlenmek içinde bir arayış ve çalışma içerisine giremeyiz. Nasıl ki gece olmadan gündüzün varlığını anlayamıyorsak veya tam tersine gündüz olmadan da karanlığı anlayamayışımız gibi. Ego, vücuda alınan zayıf mikroplar gibi bir işlev görerek, bireylerin bütünlüğü anlayabilmesi için bireyselliği varlığa dayatmıştır. Ancak varlıktaki bu zayıf mikrop, zamanla çok büyük güç kazanarak varlığa büyük zarar vermiştir. Kadim bilgilerde "İnsan için tasarlanan yaşantının bu olmadığı, yaşamı bir cennet bahçesine çevirmek varken, birbirimizden ayrı düşerek hayatı birbirimize nasıl zindan ettiğimiz" vurgulanmaktadır.

Ruhsal çalışmalar ile ilgilenildiğinde ego yine sinsice kişiye yaklaşmaktadır. Kişilerin yine kendilerini diğer insanlardan önemli ve üstün görmelerini sağlamaya çalışır. Madem varoluşun gerçeğine daha yakınsın, o halde diğerlerinden de mutlaka üstünsün diye gösterme çabasındadır. Bu sebepten ego daha da şişmiş ve alanını genişletmiş olabilir. Dolayısıyla bu konular içine giren kimselerin farkındalıkla egolarını takip etmeleri gerekir. Çünkü egonun kaybolması, yok olması gibi bir durum söz konusu değildir. Kişinin hayatı boyunca oda varlığını devam ettirecektir. Sadece şekil değiştirerek, farklı bir maskeye bürünerek. Aslında bu insan için iyi bir şeydir. Ya böyle bir uyaran olmasaydı, gelişimimiz ne şekilde sağlanırdı bilemeyiz. Ego konusunda uzmanlaşmak gerekiyor, onu her zaman yaptığımız davranışlarda yakalamamız lazım.

Ancak onu asla masum görmeye, göstermeye çalışmamalıyız. O bizim apaçık düşmanımızdır ve gerçeği görmemizin önündeki en önemli engeldir. Bazı düşman vardır savaş alanında göğüs göğse çarpışırsınız, bazı düşman vardır sinsi sinsi sizi arkanızdan vurmaya çalışıyordur. Ancak düşman, düşmandır. Düşmanımız sayesinde tetikte kalır ve kendi eksiklerimizi giderme yolunda olabiliriz. Ortada bir düşman, bir meydan okuma yoksa başta belirttiğimiz atalete düşer, kendimizi bırakırız.

Her zaman yapabileceğimiz çok daha fazla şey vardır. Ego yeterince çalıştığımızı, elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza bizi ikna etmeye, bizi pohpohlamaya çalışır. Hiçbir konuda elimden gelenin en iyisini yaptım diyemeyiz, çünkü bu gerçek değildir, her zaman yapılacak daha çok şey vardır. Bunun bilincinde olan insan, sürekli olarak egosunu bir kışkırtıcı olarak kullanabilir. Ego der ki: Sen daha fazlasını yapamazsın, bu senin için yeterlidir. Sen dersin ki: Hayır iyinin de iyisi var, doğrunun da doğrusu var, şu an bunu yapabiliyorsam mutlaka daha iyisini de yapabilirim. Bu kişide bir huzursuzluk hali gibi görünebilir, ancak bu da huzur ile ilgili yanlış kanılarımız sebebi ile oluşabilir. Gerçek huzur sürekli bir haldir, asla pasif kalma hali değildir. Kişinin elimden gelen bu deyip, kendini bırakması ve bunu huzurla ilişkilendirmesi egonun en büyük oyunlarından birisidir. Egonun belki en yüksek seviyesidir. Yerimizde duramayız, egoyu her an yenmekle mükellef tutulmuş varlıklarız.

Turgut Özbek  22.1.2014   *ruhsalboyut.com*

 

 

 

 

 

<< geri 
Ana Sayfa | Hakkımızda | Ziyaretçi Defteri Bugüne kadar sitemizi 93416389 kişi ziyaret etti, Şu anda 214 kişi sitede.