HAFTANIN SORUSU OKUYUCU YAZILARI

Diğerkâmlık sınırı nedir, Nasıl kullanılmalıdır?

            “Haftanın Sorusu” bölümümüzün yakın ilgi görmesi bizi sevindirdi. Aynı soru başlıklarının tekrarlanmaması için gelen yazıları tek başlık altında ve geliş sırası üzerinden sıralıyoruz. Paylaşım ve değerlendirme amacıyla yazılarını gönderen tüm izleyicilerimize teşekkür ederiz. Yapacağımız seçimde en güzel bulduğumuz yazıların sahiplerine sürprizlerimizi ileteceğiz. Bu nedenle izleyicilerimizin e-mail adreslerini de isimlerinin altına yazmaları rica olunur.


         Diğerkâmlık başkalarını düşünmek, kendi isteğini, çıkarını son plana atmaktır. Başkaları denildiğinde kasdedilen şey, başka insanlar olduğu kadar, ülkesi, ulusu kısaca vatanı olabileceği gibi işi, mesleği, verdiği söz, inancı ve  idealleri de olabilir. Kişinin başkalarını düşünmesinin sınırı bilinciyle ilgili olduğu için herkeste başka bir sınır vardır. Gereken durumda ve  gereken sınırda yapılan diğerkâmlık bir bilgelik işidir; geniş bir görüşe, derin bir gerçek bilgisine, sevgi dolu bir yüreğe sahip olmak gerekir.

         Burada, otobüsteki en iyi koltuğu kapmak için  insanları itip kakan, alışverişte sırayı bozup öne geçen, trafikte kuralları çiğneyerek kilitlenmelere sebep olanlardan veya bunları asla yapmayan uygar insanlardan değil, bir şey hakkı iken  bu haktan başkasının veya genelin yararı için vaz geçebilen kişilerden söz ediyoruz; vatanını kurtarmak için ölen askerler, yangından bir insanı kurtarmak için ölümü göze alan itfaiyeciler, çocuğuna böbreğinin birini veren ebeveynler, idealleri için yaşayan ve ölen insanlar, evini, aşını muhtaç kişilerle paylaşanlar.

         Annelerin fedakarlığını, çocuğunu kurtarmak için  ölümü göze alışını anlatan pek çok öykü vardır. Eğer annenin küçük ve bakıma muhtaç üç çocuğu daha varsa dördüncüsünü kurtarmak için ölmesi ne kadar doğrudur? Çoluk çocuğunun nafakasından keserek veya ailesinin barındığı tek evini satarak, kardeşinin kumar borcunu ödemek diğerkâmlık mıdır? Kimi zaman diğerkâmlık gibi görünen davranışların altında egosallık, dengesiz bir ruhsal durum, cahillik, duygusallık, çeşitli beklentiler yatar. Demek ki diğerkâmlık saflık temizlik isteyen bir gönül işidir.

         Diğerkâmlığın sınırı tesbit edilirken  çok önemli bir konu da BÜTÜN'ün dikkate alınmasıdır. Diğerkâm davranışın konusu, bu davranışın son ucu BÜTÜN üzerinden  düşünülmelidir. Diğerkâmlık BÜTÜN'e yararlı olmalı, dahası BÜTÜN'e zarar vermemelidir. Örneğin savaşta komutan askerlere yardımcı olmak için  ön safta çarpışamaz. Çünkü o ölürse ordu dağılır. Öyle ise komutan amaca ve bütüne zarar vermemek üzere böyle bir digerkâmlıkta bulunamaz. Başka bir örnek beynimizdir. İnsan  beyni beden ağırlığının %2 si iken bedende oluşan enerjinin %20 sini ve bedene giren oksijenin  %25 ini kullanır. Çünkü beyin oksijen ve glikozu, bedenin dinlenme halinde olan tüm dokularına göre tam on kat hızlı yakar. Beyin bir kaç dakika oksijensiz kalsa ölür. Bu durumda beyin bedenin aldığı oksijen ve glikozdan önce kendi hakkını alır; bu maddeler az olsa bile bedenin geri kalanı lehine asla diğerkamca bir davranışta bulunamaz; bulunursa BÜTÜN'e zarar verir.
   
         Görülüyor ki diğerkamlık insan asaletine yakışan bir davranıştır ama, her olayda değişen sınırları vardır; kullanımı geniş görüş, derin bir gerçek bilgisi, sevgi dolu bir yürek, saflık, BÜTÜN BİLİNCİ ister.

         Sitenizde biz izleyicilerin de düşüncelerine yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla...

Ayşe Turhan
 

(Güncelleme : 25/02/2006)




 

         Diğerkâmlık, kendinden başka, başkalarının da yararını düşünmektir. Giriş cümlesindeki "da" takısı diğerkamlığın derecesini belirler. Bu derece herkeste ayrı olabilir. Ayrıca, cümle sonundaki "düşünmek" kelimesi sözün gelişidir, düşünmekten öte , eylemi kasteder. Bu açıklamadan sonra sorunun cevabı daha kolay verilebilir. Diğerkâmlığın sınırı, bireyin kendisinin ve sorumlu olduğu yakınlarının gerçek gereksinimlerinin sınırıdır. Bu tarif daha çok maddenin kullanımını içeriyor gibi görünüyorsa da, maddi olmayan şeylerin verişinde de bir ölçü dahilinde hareket etmek gerekir. Örneğin bir ilgi, sevgi, ilişki eyleminde bile kendisini ve yakınlarını rencide etmeyecek durum gözetilmelidir. Bundan, ikinci soru cümleciği, nasıl kullanılmalıdırın cevabı da çıkmaktadır. Ve açıktır: Bir denge tutturulmalıdır. Her şeyde olduğu gibi, diğerkâmlığın ifadesinde de denge önde gelen bir esastır. Dengesizlik, vereceği zararla amacı ortadan kaldırabilir, ya da en azından gölgeleyebilir. Bundan kaçınmak gerekir.

         Konunun can alıcı noktası, kişinin ve yakınlarının "gerçek gereksinimleri"nin belirlenmesi ve bu gereksinimlerin "sınırlarının çizilmesi"nde yatar. Burada da insanın en özellikli yanı olan izafiyet yani görecelik kavramı devreye girer. Çünkü her kişinin gelişmişliği, kültür düzeyi, kişisel-sosyal konumu, ruhsal ve sağlık durumları "gerçek gereksinim" dediğimiz şeylerin niteliğini ve niceliğini değiştirir. Hatta kişinin günden güne, saatten saate durum değişikliği bunları değiştirir. O zaman sınır nasıl çizilecek, denge nasıl kurulacaktır, sorusu ortaya çıkar.

         Bizim bulunduğumuz çizgide bu, aldığımız eğitimin bize kazandırdığı ilkeler ve normlardır. İnsan varlığının bulunuşunda ve çevre ilişkilerinde,  neyin neye göre daha önemli olduğunu tayinde varmış olduğu yer, belirleyici rol oynar. Bizim de materyalizm, madde ve madde ötesi, ruhsallık gibi konularda geldiğimiz ortak değerler, doğruda olmamızı ve doğruda kalmamızı sağlayacaktır. Bu konuda da insanın, "doğru olanı gözleriyle değil, kalbiyle görür" (*) hale gelmesi ancak onu selamete çıkaracaktır.

(*) 1944 yılında uçağı ile keşif görevinde kaybolan Fransız yazarı Antoine de Saint-Exupery'nin son eseri Küçük Prens'ten alınmıştır.

Osman Türkmenler
 
(Güncelleme : 01/03/2006)

 

 

 

 

         Aklın ve duyguların belli bir şuurluluk içinde kullanılması diğerkâmlık sınırlarını yanlışsız olarak tayin edebilir. Burada ait yasaları yerince ve doğru olarak kullanma yatar. Aklın ve duyguların olması gerekenden az veya fazla olaylar içinde yer almasını önleyen bu bilinçlilik halidir. Bilincinde olunmayan durumlarda diğerkâmlık   -ki bir anlamda genelde fedakârlıkla özdeşleştirilir-, gereksizliğinden ötürü ait kişi veya olay üzerinde zaman içinde önlenemeyen yanlışlara da neden olabilir.  Bu nedenle doğru yaşam için ruhsal gelişim şarttır. Kişi aklına ve duygularına yenilmeden gerçek önünde ne yapacağını bilir. Nerede el uzatacağı, nerede uzak kalacağı onca malûmdur. Bu nedenle de yanlışa ve pişmanlığa düşmez. Diğerkâmlık ego temelli ise pişmanlık ve yanlışlık çoğunlukla kaçınılmaz olur. Çünkü beklenen noktalarda kişiye dönüş yapamayabilir aksine zarar da verici olabilir. Gerçek diğerkâmlık karşılık beklemez. Sınırlarıysa doğru olan nokta içinde kalır.

         Gerçek diğerkâmlık insansal bakış açısından bir değerdir ve övgüye layıktır. Çünkü insan insansılıktan kurtulamadığı için insanca yaptığı davranışların çok özel olduğunu zanneder. Oysa ki Gerçek önünde insanın olması gereken doğru bulunuşudur.. Diğerkâmlık duygusunun ve tatmininin üst titreşimlerle kaybolduğu yerde doğru ve üst yaşama biraz daha girilmiş olur. Çünkü onun kaybolması için pek çok üst değer kişide yer bulmuştur. Yani şuurlanmıştır.  Ve kelime içerdiği anlamla birlikte onun ruhsal gücünün bir parçası olmuştur. Ruhsal güce dahil olan her anlam kişinin lûgatından silinir, sadece yaşam biçimi olur ve bu yaşam biçimde hiçbir şey sınırlar ötesine taşmaz.
 
Selay Gunon

(Güncelleme : 02/03/2006)




 


         Farsça olan "diğerkâm" Türkçe'de "özgeci" olarak ifade edilmektedir. Bu da < başkalarını düşünme // insanlığı ve insanları çıkar gözetmeden sevme > anlamında kullanılmaktadır.
 
         Diğerkâmlık ise Türkçe'de "özgecilik" olarak ifade edilerek < kişinin kendisini toplumun ve başka insanların refahına, genel iyiliğine adaması >  gereğini bir ahlâki eylem anlayışı olarak vurgular. Ahlâk felsefesinde, kişinin tüm eylemlerinde, hiçbir çıkar ya da yarar gözetmeksizin başkalarının mutluluğunu görev edinmesi gereği diğerkâm yahut özgecilik olarak adlandırılır.
 
         "Özgecilik" ya da "diğerkâmlık"ı temelde ruhbilimsel ve ahlaksal (etik) olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

         İnsanların kendi çıkarlarına göre değil de sadece başkalarının çıkarlarına göre hareket etmeleri gerektiği görüşünü içeren etik kuralların bulunması durumunda etik özgecilik ten bahsedilir. Ne var ki, böylesi durumda kuşkucu ahlâk kuralları ortaya çıkmakta ve kişinin kendi öz çıkarını, bir başka deyişle bencilliğini, özgecilik kuramları arkasına saklayarak kendi çıkar ve arzusunu tatmin etmesinin kurnazca bir yolunu ortaya koymaktadır.

         İnsanların doğaları gereği bazen kendi çıkarlarına olmayan, başkalarının iyiliğine olan eylemlerde bulunabildikleri görüşü ruhbilimsel özgecilik olarak adlandırılır. Bu tür davranış biçimi kişinin tamamıyla  kendi kişiliğiyle ilgilidir. Herhangi bir zorlama yoktur. Yukarıda etik kurallardan bahsederken sadece zorlayıcı kuralları ifade etmek istemiştik. Oysa ruhbilimde de ahlâk kuralları vardır. Ancak bu tür kurallara uyup uymamak kişinin kendi yapısına ve anlayışına bağlıdır. Bir başka deyişle şuur seviyesiyle ilgilidir.
 
         Böylesine güzel bir davranışın sınırları ne olmalıdır?.. Etik özgeciliğin içinde bulunduğu mecburiyetler de dahi, zaman zaman, bundan istifade eden kişinin istismar etme eylemine girdiği bilinmektedir. Özgeciliği, böyle bir durumla karşılaşacağımızı hissettiğimiz, farkına vardığımız ya da bir başkası tarafından samimi bir şekilde uyarıldığımız ânda, yarıda bırakabilme inisiyatifini kullanabilmeliyiz. İşte bu farkındalık veya hissediş ya da uyarılış ânı diğerkâmlığın sınırı olur. Ancak bu durumda yardım, iyilik yapma gibi ulvi davranışlarımızın istismarına engel olabiliriz.
 
Aybars Ongun

(Güncelleme : 02/03/2006)





 

 

         Yalnız kendi için yaşamayan insan. Karşısındakinin gözünde kendini gören. Bilginin kendine yüklediği sorumluluğun idrakiyle davranan. Toplum için faydalı olan, veren olan. Kendi için saklamayan hatta bekletmeyen.  Yararlı şeyler üretip insan kardeşlerine hizmet edebilen. Kendini hiçbir zaman yalnız görmeyen, paylaşımcı olan insan diğerkâmdır.

         Yine derim ki;  erdemini önde tutan, onu sıradan menfaatlerine değişmeyen.  Kalbi uyanışından yatana kadar temiz kalabilen. Yemeğini acıkınca yiyen, doymadan kalkan. Dilemesinin sonucunu görebilen ve haddince isteyen diğerkâm değil midir?

         Özünden gülen, sözünde mert. Yaratılmışı büyük göz’den seyreden ve eylemiyle sevdiren. Sevenleri seven, varedenden bilen, duyan ve nakleden diğerkâm olmaz mı hiç?  Hayrı bilerek tutan, sevgisinin havasından nefes alan ve sevinç yaratan güzel olmaz mı hiç?

         Bunu anlıyorum ister diğerkâm, ister kulluk deyin, yeter ki sevgisini duymayan olmayın. Çünkü onu duyunca olursunuz diğerkâm.

Gülenay Sadıker

(Güncelleme : 02/03/2006) 

 

 

 

 

 

         Diğerkamlık veya sencillik kelimelerinin sözlük ve konuşma dilindeki anlamı özgecilik, öbür, diğeri, başka, özgeci olarak kullanılmaktadır.

         Varlığın kendisinden önce karşısındaki varlığı tanıması, onu kendi yerine koyarak öncelikle ona hizmet etmesidir. Ruhsal konularda varlığın kendinden vazgeçerek, diğer insanların hakkını, hukukunu, isteğini doğru olarak gözetmesidir.

         Varlığın dünyaya geliş nedeni diğerkam bir varlık olarak diğerlerinin dostluğunu kazanmasıdır. Bu da hemcinslerini sevmekle, bencilliğinden vazgeçmekle olur. Uzun ve ızdıraplı bir yoldur. Herşeyde ben, benin demeye alışmış bir düşüncenin eğitilmesi bir yaşam boyunda kazanılamayacağı kanısındayım. Egosal değerlerini yavaş yavaş kayıp ede ede katedilecek bir yoldur. Başkalarına önce hizmet için öncelikle kendi kendisi ile savaşa girmesidir.

         Yapılan her hizmet, iyilik te kötülük te dönücüdür. Kendisine yansır. Varlığın bir bilince gelmesi, şuurca yükselmesi, eşime, dostuma, ihtiyaç sahiplerine yapacağım doğru hizmet ve davranış, bana geri dönecek ve beni aydınlatacak bilgi ve eylemde olması, onun diğerkam davranışıdır. Başkalarını öncelikle düşünmek, affetmek, kabul etmek, paylaşmak ve uygulamak diğerkamlığın ana koşullarıdır.

         Yapılan hizmet karşılıksız olmalıdır. Hastalara uygulanan tıbbi veya ruhsal şifaya kanal olan dostların yüzünü güldürecektir. Karşılıksız verilen her hizmet sahibine kazanç sağlayıp onun yükselmesini sağlayacaktır.

Sevim Mutlu

(Güncelleme : 03/03/2006)




 

 

          Diğerkamlık, görevlilik gibi kesintisiz olarak yaşanması gereken değerlerdendir. Esasen de görevliliğin temellerindendir. Kendimiz ve başkaları için yaptıklarımız, nefes almak ve vermek gibi doğallıkla birlikte bulunurlar. Kendimizi “başkalarına faydalı olmak maksadıyla çalışabilir durumda tutacak kadar” bencil olmak gerekiyor! Yeterince bencil olamazsak diğerkam da olamıyoruz.

          Diğerkamlık nerede, başlar nerede biter ? Bu sınırlar, hayır sınırları ile tamamen aynıdır. Yapılanlar bütünün ve ilgili tarafların hayrına olmaya devam ettiği sürece hem devam etmeli, hem de geliştirilmelidir. Diğerkamlık “sen kazan, ben kazan dolayısıyla bütün kazansın” esasına uygun olarak çalışır. Öyle bir dozu vardır ki adeta sihirli bir noktadır. Bir tür altın orandır. Şuursal gelişime hizmet eder. Oran doğru olmadığında ise gerilemeye neden olur. Başkasının yapması gereken bir işi sürekli biz yaparsak hem kendimize hem ona haksızlık yapmış oluruz. Ona yapması gerenken şeyi belli sayıdan fazla hatırlatmak bile hayrı kaçırır.

          Bu noktada fedakarlık kavramını da düşünebiliriz: Bütünün ve karşımızdakinin kazancı için kendi isteklerimizden vazgeçmek yüksek bir tutumdur. Diğerkamlık sınırları aşılmış, daha doğrusu boyut atlanmıştır. Hayat döngüsü bu esas üzerinden yürür. Biri diğerini taşır, diğeri de bir diğerini. Biz birilerine veririz, onlar da başkasına verirler. Böylece dönüşerek dolaşır. En egoist kişiler bile bu çarka yakalanırlar bir şekilde.

          O halde diğerkam da olsak, bencil de olsak aslında bütün için feda oluyoruz ve hep birlikte kazanıyoruz. Ama diğerkam olmayı öğrenmeden ve kendi isteğimizle feda olmadan gelişimimizi tamamlayamıyoruz.

Altan Gürol

(Güncelleme : 03/03/2006)